Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

kanat çırpmak

  • 1 хлопать

    çırpmak; şaklamak; şamarlamak
    * * *
    несов.; сов. - хло́пнуть, однокр., похло́пать
    1) çarpmak; çırpmak; şaklamak

    хло́пать в ладо́ши — el çırpmak, avuçlarını birbirine vurmak; alkışlamak, alkış tutmak ( аплодировать)

    хло́пать кры́льями — kanat çırpmak

    хло́пнуть бичо́м — kamçıyı şaklatmak

    хло́пать дверьми́ — kapıları çarparak kapamak

    не хло́пай две́рью! — kapıyı çarpma!

    хло́пнула дверь — kapı çat diye kapandı

    где-то хло́пнул вы́стрел — bir yerden pat diye silah sesi geldi

    2) vurmak; şamarlamak; okşamak

    хло́пать себя́ по коле́ням — dizlerine pat pat vurmak

    он дру́жески хло́пнул меня́ по плечу́ — omuzuma dostça bir şaplak indirdi

    он похло́пал ло́шадь по ше́е — atın boynunu şamarladı

    я похло́пал его́ по щеке́ — yanağını okşadım

    ••

    хло́пать уша́ми — прост. koyun kaval dinler gibi dinlemek

    Русско-турецкий словарь > хлопать

  • 2 flutter

    (kanat) çirpmak; uçmak; (saga sola ya da asagi yukari) hareket etmek, telas, heyecan; kanat çirpma; titreme; flutter, kanat sarsintisi

    English to Turkish dictionary > flutter

  • 3 flap

    kanat çirpma, vb. sesi; (zarf, cep, vb.) kapak; telas, panik,(kanat) çirpmak; çarpmak, vurmak, sallanmak, çirpinmak; meraklanmak, telasa kapilmak

    English to Turkish dictionary > flap

  • 4 вĕлтĕртет

    kanat çırpmak, uçamak, havada belli bir noktada durmak

    Чăваш-турккă чĕлхи Словарĕ > вĕлтĕртет

  • 5 flap

    n. çırpma, çırpma sesi, çarpma sesi, kanat sesi, kapak, kanat, ayakkabı dili, telaş, heyecan, sinirlenme
    ————————
    v. kanat çırpmak, savurmak, sallamak, sallanmak, sinirlenmek, telaşlanmak, zırvalamak, saçmalamak
    * * *
    1. çırp (v.) 2. kapak (n.)
    * * *
    [flæp] 1. noun
    1) (anything broad or wide that hangs loosely: a flap of canvas.) flap, kanatlı kapak
    2) (the sound made when such a thing moves: We could hear the flap of the flag blowing in the wind.) çarpma sesi
    3) (great confusion or panic: They are all in a terrible flap.) telâş, endişe
    2. verb
    1) (to (make something) move with the sound of a flap: the leaves were flapping in the breeze; The bird flapped its wings.) çırpmak, hışırdamak
    2) (to become confused; to get into a panic: There is no need to flap.) telâşa düşmek, heyecanlanmak

    English-Turkish dictionary > flap

  • 6 Flügel

    Flügel <-s, -> ['fly:gəl] m
    1) ( eines Vogels, Flugzeugs) kanat;
    mit den \Flügeln schlagen kanat çırpmak;
    etw verleiht jdm \Flügel ( fig) bir şey birini kanatlandırmak
    3) ( einer Windmühle) kanat; ( eines Propellers) kanat
    4) (Fenster\Flügel, Tür\Flügel) kanat
    5) mus (Konzert\Flügel) kuyruklu piyano;
    auf dem \Flügel spielen kuyruklu piyano çalmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Flügel

  • 7 aile

    n f
    1 d'oiseau, d'insecte kanat [ka'nat]
    2 d'avion kanat [ka'nat]
    3 de voiture tekerlek üstü
    4 de bâtiment kanat [ka'nat]

    Dictionnaire Français-Turc > aile

  • 8 schlagen

    schlagen <schlägt, schlug, geschlagen> ['ʃla:gən]
    I vt
    1) ( hauen) vurmak, dövmek; ( klopfen) vurmak;
    er schlug sie zu Boden onu yere vurdu;
    die Hände vors Gesicht \schlagen elleriyle yüzünü kapatmak;
    alles kurz und klein \schlagen kırıp dökmek;
    etw zu Scherben \schlagen bir şeyi kırıp paramparça etmek;
    zwei Fliegen mit einer Klappe \schlagen ( fig) bir taşla iki kuş vurmak
    2) ( Gegner) yenmek; ( Schachfigur, Spielstein) kırmak; ( Rekord) kırmak;
    er gab sich ge\schlagen pes etti;
    sie schlugen die deutsche Mannschaft mit 3:1 Alman takımını 3:1 yendiler
    3) ( befestigen) çakmak;
    einen Nagel in die Wand \schlagen duvara bir çivi çakmak
    4) ( Loch, Kerbe) açmak;
    einen Bogen um jdn/etw \schlagen bir kimsenin/şeyin etrafında kavis çizmek;
    einen Kreis \schlagen halka olmak
    5) ( Eiweiß, Sahne) çırpmak, çalkalamak, dövmek;
    das Eiweiß \schlagen yumurtanın akını çırpmak [o dövmek];
    mit den Flügeln \schlagen kanat çırpmak
    6) ( fällen) kesmek
    7) ( Trommel, Uhrzeit) çalmak;
    die Uhr hat 12 ge\schlagen saat 12'yi çaldı;
    eine ge\schlagene Stunde tam bir saat
    8) ( Greifvogel) çarpmak
    9) das Kreuz \schlagen haç çıkarmak
    II vi
    1) ( hauen) vurmak; ( klopfen) vurmak;
    sie schlug an die Tür kapıya vurdu;
    nach jdm \schlagen (tüyü) birine çekmek
    um sich \schlagen çırpınmak
    2) sein ( aufprallen) çarpmak (auf/gegen -e);
    mit dem Kopf gegen die Tischkante \schlagen başıyla masanın kenarına çarpmak
    3) ( Herz) atmak; ( Uhr, Glocke) çalmak
    4) haben o sein ( Regen) çarpmak (an/gegen -e/-e); ( Flammen) çıkmak ( aus -den)
    5) ( Nachtigall, Fink) şakımak, şakramak
    6) sein ( fig) o ( fam) ( ähneln) benzemek ( nach -e), çekmek ( nach -e);
    nach der Mutter/dem Vater \schlagen annesine/babasına çekmek
    die Nachricht ist ihm auf den Magen ge\schlagen haber midesine vurdu
    III vr
    sich \schlagen ( sich prügeln) dövüşmek, vuruşmak;
    sich um etw \schlagen bir şey için vuruşmak;
    sich auf jds Seite \schlagen birinden yana olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > schlagen

  • 9 flutter

    n. çırpınma, çarpıntı, telaş, pırpır etme, heyecan, küçük oynama (kumar)
    ————————
    v. kanat çırpmak, pırpır etmek, çırpınmak, çarpıntılı olmak, dalgalanmak, titremek, düzensiz hareket etmek
    * * *
    1. çırpın (v.) 2. telaş (n.)
    * * *
    1. verb
    1) (to (cause to) move quickly: A leaf fluttered to the ground.) çırpınmak
    2) ((of a bird, insect etc) to move the wings rapidly and lightly: The moth fluttered round the light.) kanatlarını çırpmak, uçuşmak, uçuşup durmak
    2. noun
    1) (a quick irregular movement (of a pulse etc): She felt a flutter in her chest.) çarpıntı
    2) (nervous excitement: She was in a great flutter.) telâş

    English-Turkish dictionary > flutter

  • 10 бить

    vurmak,
    dövmek; dayak atmak,
    yumruk atmak,
    tekme atmak,
    tekmelemek
    * * *
    несов.; сов. - поби́ть, проби́ть, разби́ть
    1) тк. несов. vurmak; dövmek

    бить по мячу́ — topa vurmak

    бить по воро́там — спорт. şut çekmek / atmak

    бить штрафно́й (уда́р) — спорт. ceza vuruşu çekmek

    бить кры́льями (о птице)kanat çırpmak

    бить в дверь кулако́м — kapıyı yumruklamak

    (здесь) бьёт то́ком — elektrik çarpıyor

    во́лны би́ли о бе́рег — dalgalar kıyıyı dövüyordu

    в лицо́ (мне) бьёт ре́зкий ве́тер — sert bir rüzgar yüzüme çarpıyor

    2) сов. поби́ть dövmek, dayak atmak; yumruk atmak, yumruklamak ( кулаками); tekme atmak, tekmelemek ( ногами); kamçılamak ( плетью)

    кто тебя́ поби́л? — seni döven kim?

    3) тк. несов. vurmak; kesmek

    бить за́йца — tavşan vurmak

    бить скот(и́ну) — hayvan kesmek

    бить ры́бу острого́й — zıpkınla balık vurmak

    4) тк. несов. dövmek; vurmak

    бить без про́маха (об охотнике и т. п.)her attığını vurmak

    бить ми́мо це́ли — hedefe isabet ettirememek

    бить из ору́дий по око́пам — siperleri dövmek

    би́ли зени́тки — uçaksavarlar ateş ediyordu

    5) тк. несов. ( об оружии)

    на ско́лько ме́тров бьёт э́тот пистоле́т? — bu tabancanın atımı kaç metre?

    6) сов. разби́ть (посуду, стекла) kırmak

    разби́ть стака́н — bardağı kırmak

    7) тк. несов. vurmak

    бить в бараба́н — davul vurmak / dövmek

    бить в ко́локол — çan çalmak

    8) сов. проби́ть

    бить трево́гу — alarm işareti vermek

    про́би́ли отбо́й / вече́рнюю зо́рю — yat borusu öttü

    9) сов. проби́ть çalmak

    бьёт оди́ннадцать — saat on biri çalıyor

    про́би́л его́ после́дний час — son saati çaldı

    когда́ про́бил час тяжёлых испыта́ний — ağır sınavlar zamanı gelip çatınca

    10) тк. несов. fışkırmak

    из пробурённой сква́жины бьёт нефть — açılan kuyudan petrol fışkırıyor

    11) сов. поби́ть kırmak

    бить слона́ — шахм. fili düşürmek / almak

    поби́ть реко́рд — rekoru kırmak

    12) тк. несов. tir tir titremek

    её би́ло сло́вно в лихора́дке — sıtma nöbetine tutulmuş gibiydi

    13) сов. поби́ть ( побеждать) yenmek; tepelemek; üstün gelmek ( брать верх)

    бить врага́ — düşmanı tepelemek

    ••

    бить себя́ (кулако́м) в грудь — göğsünü yumruklamak

    бить по чьим-л. интере́сам — (birinin) çıkarına dokunmak

    э́то бьёт по карма́ну — keseye zarardır

    бить в глаза́ — göze batmak

    Русско-турецкий словарь > бить

  • 11 взмахивать

    в соч.

    взма́хивать руко́й — elini kaldırıp kaldırıp indirmek

    взма́хивать кры́льями — kanat çırpmak

    Русско-турецкий словарь > взмахивать

  • 12 αναπεταρίζω

    seğirmek, kanat çırpmak

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > αναπεταρίζω

  • 13 მოქნევა

    f.
    savurmak (kılıç), sallanmak, salınmak, kanat çırpmak
    i.
    vuruş, darbe

    Georgian-Turkish dictionary > მოქნევა

См. также в других словарях:

  • kanat çırpmak — 1) uçmak 2) kanatlarını hareket ettirmek 3) yeni bir başlangıç yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kanat — is., dı 1) Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ Kuşun kanatlarını kısıp bir taş parçası gibi yere süzüldüğü gözümün önündedir. M. Ş. Esendal 2) Balıklarda yüzgeç 3) Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çırpmak — i, ar 1) Halı, kilim vb. şeyleri hızla ve kesik kesik silkelemek 2) nsz Kanatları hızla ve kesik kesik hareket ettirmek Kanat çırparken birden durulur, suya konarlar. H. Taner 3) İki şeyi birbirine çarpmak Ali Bey ellerini çırptı: Elif Hanım,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • talpırmak — kanat çırpmak, dalbınmak II, 173bkz: talb ınmak, talpınmak, talpışmak …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»